16 Ekim 2012 Salı

MUTLU OLMAYI ÖĞRENİN

    Mutluluk içimizde...    Mi?
    Hayır! Kesinlikle mutluluk içimizde değil; içimizde olan bir şey varsa o da "mutlu olmak isteği ve azmidir".
    Tabi ki burada her gün şiddet gören ya da aldatılan bir kadından, evine ekmek götüremeyen bir adamdan bahsetmiyorum. Allah böyle zor durumda olan herkesin yardımcısı olsun. Bilakis onlar bizlere mutlu olmamız gerektiğini hatırlatırlar eğer olumlu düşünmeye niyetimiz varsa.
    Mutlu olmanın birinci yolu; mutsuzluğumuzun nedeni olduğunu düşündüğümüz her şeyi olduğu gibi kabul etmektir. Burada bahsettiğim şey "saldım çayıra mevlam kayıra felsefesi" yada "makus kaderimize boyun eğelim acıtasyonu" değil kesinlikle. Sorunlarınızı düzeltmeye ya da isteklerinizi elde etmeye yine uğraşın. Ama bunları mutsuzluğunuzun sebebi olarak görmeyin.
    Mesela "Eşim beni anlamıyor, dinlemiyor, ciddiye almıyor, benimle vakit geçirmiyor" mu diyorsunuz? Peki hiç şöyle düşündünüz mü? Belki de siz bu düşünceye o kadar odaklandınız ve bu yüzden canınızı o kadar sıktınız ki zamanla siz de eşinize sürekli surat, dırdır yapmaya başladınız. Artık hiç mutlu değilsiniz ve bunun için de eşiniz her eve geldiğinde somurtkan, mutsuz, agresif bir kadınla karşılaşıyor ve siz istediğinizi elde etmek isterken bu amaca giden yolun tam aksine doğru hızla ilerliyorsunuz. Peki sizin tek mutluluk kaynağınız eşiniz mi? Bırakın o sizinle vakit geçirmiyor sizi dinlemiyorsa yapmasın. Siz de çocuğunuzla vakit geçirin, onunla eğlenin. Eğer çocuğunuz yoksa bir hobi edinin, müzik dinleyin, kitap okuyun, kısacası kendinizi mutlu edin.
     Mutlu olmak için illa bir şey yapmanıza da gerek yok aslında; yemek yaparken, temizlik yaparken bile mutlu olabilirsiniz. Yaptığınız şey ne olursa olsun o şey sizin için çok önemliymiş, size çok keyif veriyormuş gibi düşünün. Mutluymuş gibi rol yapın böyle böyle bir süre sonra siz de mutlu olduğunuza inanacaksınız. Hiç çok yalan söyleyen birinin daha sonra yalanına kendisinin de inandığını görüp şaşırdığınız olmadı mı? Böyle yapmalarının nedeni; yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş insanlar o kadar inanarak yalan söylerler ki zamanla kendileri de inanırlar. Yani eğer siz inanarak kendinize sürekli mutlu olduğunuzu söylerseniz, zamanla beyniniz mutlu olduğunuza inanacak ve bunu alışkanlık haline getirecektir.
     "İlgisiz eş" örneğimize geri dönelim. Eşiniz sizi böyle mutlu gördükçe size bakış açısı değişecek; sürekli şikayet eden, tabiri caizse "kafa ütüleyen" bu mutlu halinizle o da mutlu olmaya başlayacaktır. Haliyle bir süre sonra sizin bu mutluluğunuza  o da dahil olmak ister ve bu yeni haliniz onun daha çok ilgisini çeker. Hepimiz öyle değil miyiz? Sürekli mutsuz ve hayatından şikayetçi insanların yanında bunalıp, neşeli ve mutlu insanların yanında olmaktan keyif almaz mıyız? Burada vermeniz gereken önemli karar; istenilen ve yanında olmaktan keyif alınan biri mi... Yoksa şikayetlerinden ve negatif enerjisinden bunalıp yanından kaçmak  istenilen biri mi olmak istediğinize karar vermektir.
    Mutlu olmanızı sağlayacak bir diğer şey de arkadaş seçiminizdir. Eğer yanınızda sürekli dert anlatan, mutsuz, hayatından şikayetçi ve kendine acıyan insanlar varsa bundan siz de etkilenirsiniz. Burada kast ettiğim şey tabi ki sürekli mükemmel bir hayat yaşayan insanlar değil. Dertleri olan ama bunları gülerek anlatabilen, hafife alabilen, sizi dinlediğinde "vah vah" demek yerine "amaan boş ver olur böyle şeyler" diyen arkadaşlar.
    Hele ki alamadığınız bir şey için (ev, eşya, araba, vb...) asla mutsuz olmayın. Hayatınız böyle maddi şeylere kafayı takıp boşa mutsuz geçirilerek çöpe atılan zamanlar için yeterince uzun değil.
    Unutmayın, mutluluğun bir ilacı falan yok, kimse siz istemedikçe sizi mutlu edemez. Siz mutlu olmak istemezseniz, buna bahane olacak bir neden biter başka bir neden bulursunuz. Mutlu olmayı istemeli, çabalamalı ve öğrenmelisiniz.
    Pollyannacılıktan bahstemiyorum. Sadece biraz hayatla ve kendinizle dalga geçmeyi deneyin.
Mutlu günler, mevsimler, ömürler dilerim....  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder